ÖZGÜRLÜK, Nigel Ashford
.
Özgürlük adını hak eden tek özgürlük biçimi, diğer insanları
kendi doğrularından yoksun bırakmadan ya da onları gerçekleştirmeye
çalışmalarını engellemeden, kendi doğrumuzu kendi bildiğimiz yoldan
gerçekleştirmektir. John Stuart Mill Özgürlük Nedir? Özgürlük, bir kişinin
diğer insanların müdahalesi olmadan kendi hareket biçimini seçebilme imkânına
sahip olmasıdır. Eylemleri diğer kişilerin özgürlüklerine müdahale etmediği
sürece, insanlar kendi hayatlarını nasıl yaşayacaklarına karar
verebilmelidirler. Serbestlik kelimesi de özgürlük için kullanılan bir diğer
kelimedir (ya da onun eşanlamlısıdır). Özgürlüğü korumak, devletin önde gelen
görevlerinden biridir. Bugün, özgürlüğün sahip olduğu ahlâkî değer modern
dünyanın başlıca özelliklerinden biri olarak kabul edilmektedir; fakat durum
her zaman için böyle değildi. İnsanlık tarihinin çoğu boyunca, devletin
görevinin erdemi, doğru hayatı ve doğru bir toplumu desteklemek olduğu
düşünülmüştür. İnsanlardan toplum tarafından kararlaştırılan ortak bir doğru
için çalışmaları ve kendi çıkarları ile isteklerini daha yüce bir doğruya tâbi
kılmaları beklenmiştir. Başlangıçta özgürlükler ya da serbestlikler, baronlar
ya da loncalar gibi birtakım gruplara ya da bireylere verilen belirli haklar veya
yetkilerden oluşuyordu. Genel bir özgürlük hakkı bulunmuyordu. Özgürlüğün tüm
insanlara ilişkin genel bir koşul olduğu düşüncesi 18. yüzyılda meydana gelen
gelişmelerden biriydi ve Hobbes ve Locke ile bağlantılıydı. Locke’un ifadesine
göre, “Kanunların amacı özgürlüğü ortadan kaldırmak ya da kısıtlamak değil, onu
korumak ve genişletmektir.” Devletin amacı bireylerin özgürlüğünü korumaktı.
Böylece bu düşünce 19. yüzyılın ana konularından biri hâline geldi, önde gelen
politik bir değer olarak yükseldi. Ancak 20. yüzyılda iki kaynaktan gelen bir
tehdide maruz kaldı. Bu kaynakların biri, özgürlüğün, komünizm ya da ırksal
açıdan saf bir devlet gibi daha yüksek bir amaca tâbi kılınması gereken daha az
önemli bir değer olduğunu ileri süren kişilerdi. Diğeri de, devletin insanların
yaşamlarına daha geniş bir şekilde müdahale etmesini meşru kılmak için,
özgürlük kavramının içeriğini değiştirmeye çalışan sosyalistler gibi kişilerdi.
Kendi Hayatını Yaşama Hakkı Özgürlük çoğunlukla hakların diliyle ifade edilir.
Nerede yaşayacağıma, nerede çalışacağıma ya da hayatımı kiminle birlikte
geçireceğime karar verme hakkı benimdir. Diğer kişilerin haklarına saygılı
olduğum sürece, dilediğim şeyi yapmamı kimse zorla engelleyemez ya da
durduramaz. Bu durum, Locke’un doğal haklar geleneğinden kaynaklanır.
Serbestlik, kişinin hakları dahilinde hareket etmesi demektir. Oysa diğer
kişilerin haklarına tecavüz etmek özgürlük demek değildir. Böyle bir durum
özgürlüğün ya da “yetkilerin” kötüye kullanılması anlamına gelir. Özgürlük, sınırlı
devlet ve serbest piyasa ile birdir. Devletin görevi herkesin özgürlüğünü
sağlayan kuralları ya da yapıyı temin etmek ve insanların özgürlüklerini diğer
kişilerin ihlâlinden korumaktır. Serbest piyasa ekonomik özgürlük ya da seçim
özgürlüğü ile ilişkilidir – yani tüketicinin satın alma özgürlüğü, tüccarın
kendi mallarının ve hizmetlerinin fiyatını belirleme özgürlüğü (ve tüketicinin
bu fiyatı ödemeyi kabul ya da reddetme özgürlüğü), işçinin kendi işini ya da
mesleğini seçme özgürlüğü, üreticinin istediği şeyleri üretme ve istihdam
edeceği kişileri seçme özgürlüğü. Bu özgürlükler de ancak kapitalist toplumda
mevcut olabilirler. Kendi Çıkarlarının Neler Olduğuna En İyi Birey Karar Verir
Kendi isteklerinin, tercihlerinin, arzularının, hayattaki amaçlarının ve
dolayısıyla çıkarlarının neler olduğunun bilgisine ancak kişinin kendisi
sahiptir. Bu, insanın özgür iradeye sahip olduğu ve tercihlerinin sadece içinde
bulunduğu koşullar ya da toplumsal geçmişi tarafından belirlenmediği anlamına
gelir. Kişiler muhakemelerini ve ahlâk anlayışlarını kendileri için doğru olan
tercihleri yapmakta kullanabilirler. İsteklerinin ve tercihlerinin neler
olduğunu sadece bireyin kendisi bilebilir. Diğer insanların başkaları için
nelerin doğru ya da uygun olduğuna dair kendi fikirleri olabilir, fakat
bunların hiçbiri söz konusu kişi ile aynı derecede bilgiye sahip olamaz.
Özgürlük paternalizmin, yani kişinin kendi hayatını etkileyen kararları almada
diğer insanların daha iyi konumda olduklarının reddi anlamına gelir. Özgürlük
Herkesin Çıkarlarını Destekler Özgürlük ve düzen arasında ya da diğer kişilerin
ortak iyiliği veya çıkarları arasında hiçbir çatışma bulunmaz. Özgürlük
herkesin uzun süreli çıkarları lehine işler. Faydacılar özgürlüğün büyük
destekçileri arasında yer alırlar, zira özgürlük çıkarları en üst düzeye
çıkarır. Jeremy Bentham’ın tarif ettiği gibi, özgür toplumun varacağı nokta,
“en fazla sayıda kişinin en yüksek derecede mutluluğudur.” Adam Smith “görünmez
el” fikrini ortaya atmıştır. Bu kimi zaman “kendiliğinden düzen” olarak da
tarif edilir. Kendi hâline bırakılan her birey, “sanki görünmez bir el
tarafından, kendi amaçlarının parçası olmayan bir hedefi desteklemeye
yönlendirilmektedir.” Kendi çıkarlarını takip etmeleri için serbest bırakılan
bireyler, hem karşılıklı çıkarları için hem de bir bütün olarak toplum için,
diğer kişilerle işbirliği yapmaya yönelecek ve kamu yararını teşvik
edeceklerdir. Bir kişinin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için, diğer
insanların ihtiyaçlarını da karşılaması gerekmektedir. The Wealth of Nations’da
Adam Smith’in de ileri sürdüğü gibi, “Akşam yemeğinde sofrada bulmayı umduğumuz
şeyi, kasabın, bira yapıcısının veya fırıncının iyiliği sayesinde değil,
onların kişisel çıkarlarına olan saygıları sayesinde elde ederiz.” Toplumun
elde ettiği pek çok yarar, diğer insanların faaliyetlerinin amaçlanmamış
sonuçlarından kaynaklanır. Adam Ferguson’ın sözleriyle, bunlar “insan
tasarımının değil, insan faaliyetlerinin sonucudurlar.” Özgürlük Bilgi Artışına
Yol Açar John Stuart Mill hoşgörüyü, yani bizim onaylamadığımız şekilde de
olsa, diğer insanların düşünmelerine, konuşmalarına ve faaliyette bulunmalarına
izin verme arzusunu savunmuştur. Gerçekte diğer insanlar da haklı olabilirler,
diğer insanların görüş ve anlayışlarını kavramaya çalışarak kendimizinkileri de
geliştirebiliriz ya da karşımızdaki kişiyi ve diğer kişileri düşüncelerinin
yanlış olduğuna ikna ederek onların fikirlerini değiştirebiliriz.
“Dediklerinizden tiksiniyorum, ama onları söyleme hakkınızı ölümüne dek
savunacağım,” ifadesi Fransız filozof Voltaire’e aittir. Özgür bir toplumda
düşüncelerdeki ve inançlardaki çeşitlilik, fikirlerin rekabeti vasıtasıyla
ifade edilir ve sınanır. Gerçek, yanlış olanı defeder. Avusturyalı filozof
Friedrich Hayek, özgür toplumun sonuçlarından birinin de bilginin artması
olduğunu ifade etmiştir. Bu bilginin tek bir yerde ya da kurumda toplanması
mümkün değildir, tüm bireylerin zihinlerine geniş bir şekilde dağılmış
hâldedir. Özgürlük, önceden görülemeyen ve tahmin edilemeyen şeylerin var
olmasına imkân verir. Merkezî planlama ve bireyleri belirli nihaî amaçlara
uymaya zorlamak, yeni fikirlerin ortaya çıkmasını ve denemelerin yapılmasını
engeller. Pozitif “Özgürlük” Özgürlük Anlamına Gelmez Bununla birlikte, bazı
kişiler özgürlük terimini çok daha farklı bir anlamda kullanırlar. “Herhangi
biri benim bir şeyler yapmamı engelliyor mu?” şeklindeki geleneksel anlamda
değil, eylemde bulunma ya da kendi arzularını gerçekleştirme anlamında
kullanırlar. Bu durum daha yüksek konumdaki benlik ile daha aşağı konumdaki
benlik arasında, görünen çıkarlardan daha gerçek olan bir farklılık tespit
eder. Bu farklılık Marx’ın “yanlış bilinç” kavramının kaynağını oluşturur. Buna
göre, insanlar doğru ya da gerçek çıkarlarının neler olduğunu bilmezler. Oysa
bu çıkar kapitalizmin ortadan kalkmasıdır. Sadece Marksistler ve Komünist Parti
bunların neler olduğunu gerçekten anlamayı başarırlar ve bu nedenle de
kapitalizmi ortadan kaldırmak için gücü ellerinde tutmalıdırlar. Bu durum söz
konusu düşünceye ait bir soruna dikkati çeker: İnsanların çıkarlarının en iyi
neler olduğunu onlara sormak yerine, bunun bildiklerini iddia eden yöneticiler
bu durumu kötüye kullanırlar. Jean Jacques Roussesau özgürlük terimini genel
iradeye ya da kamu yararına itaat etme anlamında kullanmıştır. Dolayısıyla her
muhalifin “özgür olmaya zorlanması” gerekmektedir. Bu yaygın liberalizm
anlayışının saçma olduğuna şüphe yoktur. Two Concepts of Liberty adlı ünlü
makalesinde Oxfordlu filozof Isaiah Berlin ilk kavramı “negatif özgürlük”,
ikincisini de “pozitif özgürlük” olarak nitelendirmiştir. Berlin negatif
özgürlüğü “kişinin diğerleri tarafından engellenmeden hareket edebildiği alan”
olarak tanımlamaktadır. Bu şekilde, özgürlük, engellenmemiş eylemlerin yer
aldığı bir alan anlamına gelmektedir. Hayek de bunu “zorlamanın olmaması”
biçiminde tanımlamıştır. Berlin pozitif özgürlüğü de “insanın kendi kendisinin
efendisi olması” biçiminde tanımlamaktadır. Berlin bu ikinci kavramın hiçbir
biçimde özgürlük anlamına gelmediğini, “kudret” demek olduğunu ileri sürmüştür.
Özgürlüğün reddedilmesi bir eylemin engellenmesi amacını taşır. Özgürlük
kelimesi de gücün olmaması anlamında kullanılan bir diğer yanlış kelimedir. Bu
ikisi arasındaki fark, bir kitabı devlet yasakladığı için satın alamamak ile,
kitapçıda tükendiği için satın alamamak arasındaki fark gibidir. Bunların ilki
özgürlüğün reddedilmesi anlamına gelir, ikincisi ise böyle değildir. Pozitif
özgürlük aynı zamanda kişinin kendisini belirli bir amaca doğru yönlendirmesi
gereğini de ifade eder. Bu şekilde birey kendisi için var olmaz; sınıflar,
uluslar ve ırklar gibi kolektif toplulukların amaçlarını karşılamak için var
olur. Böyle bir durumda kendi amaçlarımız ve hedeflerimiz yerine, başkaları
tarafından seçilmiş birtakım yüksek hedefler için var oluruz. Margaret Thatcher
bu düşünceyi reddetmiştir: “Seçim yapabilmek ahlâkın esasını oluşturur. Seçim
yapılamayan bir yerde ahlâk olmaz, iyi ve kötü olmaz. İyi ve kötünün ancak
insanların seçim yapabilme özgürlüğü olduğunda bir anlamı vardır.” Zarar İlkesi
Kanunlar doğaları itibariye bireylerin özgürlüklerini kullanmalarını
kısıtlarlar. Bunu da, belirli yollardan davrandıklarında insanları
cezalandırmakla tehdit ederek yaparlar. İnsanlardan uymaları ve itaat etmeleri
beklenir. Kanunların özgürlükleri engellemek için kullanılmaları hangi durumda
uygundur? On Liberty adlı kitabında John Stuart Mill bunun klasik formülünü
vermektedir: “zarar ilkesi”. “Belirli bir sayıdaki insanın özgürlüğüne müdahale
edilirken, insanların bireysel ya da kolektif olarak teminat altına alınmasının
tek hedefi onları korumaktır. Uygar bir topluluğun herhangi bir üyesine karşı
onun iradesine rağmen meşru şekilde güç kullanılmasının tek amacı, diğer
kişilerin zarar görmesini engellemektir. İster fiziksel ister ahlâkî olsun, söz
konusu kişinin kendi iyiliği yeterli bir güvence değildir.” Diğer bir deyişle,
insanların istedikleri şekilde faaliyette bulunmaları ancak eylemleri diğer
kişi ya da kişilere zarar verdiğinde kanun tarafından engellenmelidir.
Şüphesiz, arkadaşlar ve aile, hatta yabancılar bile kişiyi farklı bir şekilde
davranmaya ikna etmeye çalışabilir. Onun başka bir yerde yaşamaya, başka
biriyle evlenmeye, başka bir yerde çalışmaya ikna edebilirler; fakat bu tür
alanlar kanunun dahilinde değildir. Özgürlük İçin Yapılması Gerekenler
Özgürlük, diğer insanların aynı derecedeki özgürlüklerine saygılı olmak
kaydıyla, hayatımızın her alanına ilişkin seçimler yapabilme hakkı demektir. Bu
nedenle, tüm özgürlüklerin bir listesini yapmak mümkün değildir. Ancak, belirli
bir ilgiyi hak eden özgürlükler de bulunmaktadır. Vicdan, düşünce ve ifade
özgürlüğü. Farklı ve çeşitli düşüncelere karşı hoşgörülü davranılmalıdır.
Medyanın istediği şeyleri yayınlamasına izin verilmelidir. Her türden dinin
gereklerinin yerine getirilmesine izin verilmelidir. Tüm bireylerin ceza
görmeden düşüncelerini açıklayabilmelerine izin verilmelidir. İnsanların diğer
kişilerin fikirlerini eleştirmeye hakları olmalıdır, fakat onların bu
düşüncelerini açıklamalarını engelleme hakları olmamalıdır. Gerçek,
düşüncelerin ve inançların rekabeti sayesinde ortaya çıkar. Sözleşme yapma
özgürlüğü. İnsanlar diledikleri kişilerle ticaret yapabilmelidirler. Her
insanın dilediği kişi ile birlikte anlaştıkları herhangi bir fiyattan alışveriş
yapma özgürlüğü olmalıdır. Bu durum, aynı zamanda işçi ve işverenin kendi
işbirliklerinin koşulları üzerinde anlaşma özgürlüklerinin de olması demektir.
Devlet, bu anlaşmaların gerçek anlamıyla gönüllü olarak yapılmasını ve zor
kullanılmamasını ya da hile yapılmamasını sağlama rolünü üstlenir. Devlet aynı
zamanda sözleşme koşullarının yerine getirilmesini sağlamak amacıyla da var
olur; bunu, sözleşmelere ilişkin sorunların sükûnet içinde çözülmesi için
tartışmaların yapılabileceği mahkemeleri temin ederek yapar. Birliktelik kurma
özgürlüğü. Diğer insanların özgürlüklerine karşı entrikaya girişmedikleri
müddetçe, insanlar istedikleri kişilerle istedikleri amaçları gerçekleştirmek
için birliktelik kurabilmeli ya da işbirliği yapabilmelidirler. Karşılıklı
rızanın olması koşuluyla, insanlar seçtikleri kişilerle evlenebilme ya da
samimî ilişkiler kurabilme özgürlüğüne sahip olmalıdırlar. İster politik parti
ve çıkar grupları kurarak politik açıdan, ister iş grupları ya da sendikalar
kurarak ekonomik açıdan, ister pul koleksiyonculuğu yaparak ya da folk dansları
topluluğu kurarak toplumsal açıdan olsun, insanlar ortak çıkarlarını paylaşan
kişilerle bir araya gelebilmelidirler. Özgürlük tüm değerler arasında en
kıymetli olanıdır, zira tüm değerlerin temelini oluşturur. Bunlara anlam katar.
Hayatlarımızı kendi seçtiğimiz biçimde yaşamamızı sağlar. Fakat aynı zamanda
diğer insanların hayatlarına müdahale edilmesinin engellenmesini de gerektirir.
Ancak hiçbir birey, toplum ve özellikle de devlet, bunu kolayca
gerçekleştiremez.
Okuma Isaiah Berlin, Four Essays on Liberty, Oxford, Oxford
University Press, 1969. Friedrich Hayek, The Constitution of Liberty, Londra,
Routledge, 1960, 1. ve 5. bölümler arası. Milton Friedman, Capitalism and
Freedom, Londra, University of Chicago Press, 1962, 1. bölüm. John Stuart Mill,
On Liberty, Londra, Penguin, 1971 (1859). Adam Smith, The Wealth of Nations,
Indianapolis, Liberty Press, 1981 (1776). Düşünmek İçin Sorular 1. Özgürlük
neden önemlidir? 2. Kanunlar insanların kimin için çalışacağına, ne kadara
çalışacağına ve kaç saat çalışacağına ilişkin düzenlemeler yaparak bunları
zorla kabul ettirmeli midir? 3. Uyuşturucu maddeler yasal hâle getirilmeli
midir?
.
Yorumlar
Yorum Gönder