birey ve toplum: bir sorumsuzluk ilişkisi
toplumun sorumluluklarından bahsetmenin ya da bireyin sorumluluklarından bahsetmenin yadırgatıcı olması "sorumlukluk" konusunda çağımız insanının vurdumduymaz oluşunda hatta bunu yaşam tarzı haline getirmesinde rolü büyük. öte yandan bireyin topluma karşı sorumlulukları konusunda bir birikim varken toplumun sorumluluklarından bahsedenimiz neredeyse yok.
bu durumu yazının başlığına atfen açıklamak gerekirse birey toplum ilişkisi tam olarak bir sorumsuzluk ilişkisi.
toplumu yek vicud kabul etmek ve topluma bu noktada birşeyler söylemek ise yine fazlaca "soyut" kalabilmekte. buna rağmen bir cemaat topluluk millet ve ümmet olarak karşımıza çıkan toplumun bir "karakterinden" bahsetmek mümkün. işte bu karaktere yapılacak eleştiri tüm toplum üyelerini ilgilendirmesi ile önemli ve geniş çaplı bir nasihat özelliği taşımakta.
cemiyet cemaat millet ve ümmet olarak bir karakteri olan toplumun ise belli sorumlulukları bireyin topluma sorumlulukları olması gibi bir gerçek.
birey toplum sorumlukluk anlayışını gündemine alması ise hem bireyi hem toplumu rehabilite etme potansiyeline sahip. zira devletlerin sınırlı görev ve yetki alanı dışında geniş bir hareket alanı olan toplum üzerine düşen görevleri yerine getirmediğinde bunun devletler eliyle çözülemediği çözülemeyeceği ortada.
toplumun bireysel özgürlüğe, vicdani ve insani hakka hukuka riayeti, zayıfa bakışında gerçekleşecek olumlu seyir bireyi "yaşaması kolay" nefes alabildiği bir duruma kavuşturacakken bu tutum devletleri de şekillendirecek bir ahlaki altyapı demek.
bireyin ise toplumsal statülere aile ve arkadaş ilişkilerine akrabalık gibi mefumlara saygı göstermesi bir vicut olarak toplumu "yaşaması kolay" bir duruma kavuşturma potansyeline sahip.
her iki sorumluluk alanında "aşırılık" ise hem bireyi hem toplumu niyette sapmaya götürecekken, hem toplumu hem bireyi "yaşaması imkansız" bir duruma düşürecektir denebilir.
sorumlulukta aşırılık özgürlüğe ket vurmasıyla ve dahi sorumsuzluklara savrulan ikinci bir uca sahip olmasıyla makul olmaktan uzaklık denebilir. örneğin aile kurumu toplumun yapı taşı iken zorbalığın ailede vuku bulması önce aileyi sonra toplumu yaşayamaz hale getirebilmekte. mesleki statülere kibrin bulaşması gibi toplumu iş yapamaz hale getiren şeyler, arkadaş ilişkilerinde ihanet riya yalan bireyi yaşayamaz hale getirebilmekte.
hasılı evvela toplumun ve bireyin sorumlukluk mefumunu gündemine alması akabinde aşırılıktan ari makul saygın bir alanda ahlaki vicdani insani kalacağı toplumsal yaşam şartlarını sağlamak zorunda. aşırılık, zorbalık gibi gayri ahlaki tutumlardan vazgeçmesi hem bireyi hem toplumu ihya edebilir.
birey toplum ilişkileirinin bir sorumlukluk ilişkisine dönüşmesi ise hepimiz için bir sıhhat alanı.
bu durumu yazının başlığına atfen açıklamak gerekirse birey toplum ilişkisi tam olarak bir sorumsuzluk ilişkisi.
toplumu yek vicud kabul etmek ve topluma bu noktada birşeyler söylemek ise yine fazlaca "soyut" kalabilmekte. buna rağmen bir cemaat topluluk millet ve ümmet olarak karşımıza çıkan toplumun bir "karakterinden" bahsetmek mümkün. işte bu karaktere yapılacak eleştiri tüm toplum üyelerini ilgilendirmesi ile önemli ve geniş çaplı bir nasihat özelliği taşımakta.
cemiyet cemaat millet ve ümmet olarak bir karakteri olan toplumun ise belli sorumlulukları bireyin topluma sorumlulukları olması gibi bir gerçek.
birey toplum sorumlukluk anlayışını gündemine alması ise hem bireyi hem toplumu rehabilite etme potansiyeline sahip. zira devletlerin sınırlı görev ve yetki alanı dışında geniş bir hareket alanı olan toplum üzerine düşen görevleri yerine getirmediğinde bunun devletler eliyle çözülemediği çözülemeyeceği ortada.
toplumun bireysel özgürlüğe, vicdani ve insani hakka hukuka riayeti, zayıfa bakışında gerçekleşecek olumlu seyir bireyi "yaşaması kolay" nefes alabildiği bir duruma kavuşturacakken bu tutum devletleri de şekillendirecek bir ahlaki altyapı demek.
bireyin ise toplumsal statülere aile ve arkadaş ilişkilerine akrabalık gibi mefumlara saygı göstermesi bir vicut olarak toplumu "yaşaması kolay" bir duruma kavuşturma potansyeline sahip.
her iki sorumluluk alanında "aşırılık" ise hem bireyi hem toplumu niyette sapmaya götürecekken, hem toplumu hem bireyi "yaşaması imkansız" bir duruma düşürecektir denebilir.
sorumlulukta aşırılık özgürlüğe ket vurmasıyla ve dahi sorumsuzluklara savrulan ikinci bir uca sahip olmasıyla makul olmaktan uzaklık denebilir. örneğin aile kurumu toplumun yapı taşı iken zorbalığın ailede vuku bulması önce aileyi sonra toplumu yaşayamaz hale getirebilmekte. mesleki statülere kibrin bulaşması gibi toplumu iş yapamaz hale getiren şeyler, arkadaş ilişkilerinde ihanet riya yalan bireyi yaşayamaz hale getirebilmekte.
hasılı evvela toplumun ve bireyin sorumlukluk mefumunu gündemine alması akabinde aşırılıktan ari makul saygın bir alanda ahlaki vicdani insani kalacağı toplumsal yaşam şartlarını sağlamak zorunda. aşırılık, zorbalık gibi gayri ahlaki tutumlardan vazgeçmesi hem bireyi hem toplumu ihya edebilir.
birey toplum ilişkileirinin bir sorumlukluk ilişkisine dönüşmesi ise hepimiz için bir sıhhat alanı.
Yorumlar
Yorum Gönder