"iktidar karşıtlığı"
.
siyaset bilimi literatüründe onlarca yüzlerce isyan hareketi ve bu hareketlerin analizi var. ama modern zamanda saltanatın devletin neredeyse tüm ideolojiler hatta anarşistlerce bile kutsandığını görmek mümkün. bu iki temel damar ortaya çıkarmış ve bunun kültürü edebiyatı akademisi ortaya çıkmıştır. biri iktidarı elinde bulunduranlar, ikincisi müstakbel iktidar adayları.
islamcılığın bile devlet odaklı bir ideoloji olduğunu söylemek sanırım durumu iyice açıklamakta. milliyetçiler, kemalistler, sosyalistler, kürtçüler küçük bir bakışla iktidar müptelası olduğu görülecek akımlar. saltanatın devletin bu denli "center" olduğu toplumların ise sanatı, akademiyi, edebiyatı bile devlet odaklı düşünmesi kaçınılmaz..buna ticaret ve diğer iş kolları da eklenince ortaya bir "saltanat ideolojisi" çıkmakta..tersinden düzünden gazeticileri yazarları kulisleri vekilleri bu ideolojinin mensupları haline geliyor. haliyle ortaya çıkan bu "life style" halkıda politize ettiğinde iş iyice çığrından çıkıyor. bunu Türkiye geçtiğimiz yüzyılda fazlasıyla yaşadı halen de yaşamakta.
iktidar karşıtlığı samimi eleştirilerden ziyade "düşmanlık" a evrildiğinde kontrollüde olsa bir savaşı ortaya çıkarmakta. ideolojilerin bu tutumu yöneticilerin adaletli merhametli hizmetkar bir yapısı olsa dahi değişmiyor. dolayısıyla kimsenin üzüm yemekle bir derdinin olmadığı ortaya çıkıyor.
velhasıl iktidarlar insanlardan ve insan yapısı kurumlardan müteşekkil. yanlış yaptığında uyarmak önerilere bulunmak tavsiye ve nasihat çok önemli..ama bunda derdin üzüm yemek olması elzem. bu halde bile kaale alınmamak ise esaslı bir mücadele gerektirmekte..
işte Türkiye yüz yıllık bir kaale alınmama döneminden sonra devleti yönetenlerle mücadeleye girişmiş durumda ve bunu onbeş yıldır yapıyor..hem iç hem dış yönetici erbabıyla mücadele ediyor. bu halin şimdiye kadar mağlup ettiklerine bir "düşmanlık"a da çevirilmedi. ancak "iktidar karşıtlığının" her ideolojik tabanda artarak devam ettiğini gözlemlemek zor değil.
velhasıl her halükarda iktidara savaş açan ideolojilerin bunu gözden geçirmesinde fayda var. bir de tüm türkiye ve dünyanın siyasetin bir meslek olduğunu ve çok meşakkatli bir meslek olduğunu anlamasında fayda var..hayatın diğer alanları, sanat edebiyat akademi basın ticaret turizm üretim mimarlık esnaflık hep kendi başına hayat alanları ve hepsi kendi içinde "uzmanlık" isteyen alanlar. annelik babalık dedelik gibi sorumluluk alanları da kendi başına "iş". aşk, sevgi adalet ve merhametinde engin denizler olduğunu görmek zor değil.vesselam.
tahaharunaslan
.
siyaset bilimi literatüründe onlarca yüzlerce isyan hareketi ve bu hareketlerin analizi var. ama modern zamanda saltanatın devletin neredeyse tüm ideolojiler hatta anarşistlerce bile kutsandığını görmek mümkün. bu iki temel damar ortaya çıkarmış ve bunun kültürü edebiyatı akademisi ortaya çıkmıştır. biri iktidarı elinde bulunduranlar, ikincisi müstakbel iktidar adayları.
islamcılığın bile devlet odaklı bir ideoloji olduğunu söylemek sanırım durumu iyice açıklamakta. milliyetçiler, kemalistler, sosyalistler, kürtçüler küçük bir bakışla iktidar müptelası olduğu görülecek akımlar. saltanatın devletin bu denli "center" olduğu toplumların ise sanatı, akademiyi, edebiyatı bile devlet odaklı düşünmesi kaçınılmaz..buna ticaret ve diğer iş kolları da eklenince ortaya bir "saltanat ideolojisi" çıkmakta..tersinden düzünden gazeticileri yazarları kulisleri vekilleri bu ideolojinin mensupları haline geliyor. haliyle ortaya çıkan bu "life style" halkıda politize ettiğinde iş iyice çığrından çıkıyor. bunu Türkiye geçtiğimiz yüzyılda fazlasıyla yaşadı halen de yaşamakta.
iktidar karşıtlığı samimi eleştirilerden ziyade "düşmanlık" a evrildiğinde kontrollüde olsa bir savaşı ortaya çıkarmakta. ideolojilerin bu tutumu yöneticilerin adaletli merhametli hizmetkar bir yapısı olsa dahi değişmiyor. dolayısıyla kimsenin üzüm yemekle bir derdinin olmadığı ortaya çıkıyor.
velhasıl iktidarlar insanlardan ve insan yapısı kurumlardan müteşekkil. yanlış yaptığında uyarmak önerilere bulunmak tavsiye ve nasihat çok önemli..ama bunda derdin üzüm yemek olması elzem. bu halde bile kaale alınmamak ise esaslı bir mücadele gerektirmekte..
işte Türkiye yüz yıllık bir kaale alınmama döneminden sonra devleti yönetenlerle mücadeleye girişmiş durumda ve bunu onbeş yıldır yapıyor..hem iç hem dış yönetici erbabıyla mücadele ediyor. bu halin şimdiye kadar mağlup ettiklerine bir "düşmanlık"a da çevirilmedi. ancak "iktidar karşıtlığının" her ideolojik tabanda artarak devam ettiğini gözlemlemek zor değil.
velhasıl her halükarda iktidara savaş açan ideolojilerin bunu gözden geçirmesinde fayda var. bir de tüm türkiye ve dünyanın siyasetin bir meslek olduğunu ve çok meşakkatli bir meslek olduğunu anlamasında fayda var..hayatın diğer alanları, sanat edebiyat akademi basın ticaret turizm üretim mimarlık esnaflık hep kendi başına hayat alanları ve hepsi kendi içinde "uzmanlık" isteyen alanlar. annelik babalık dedelik gibi sorumluluk alanları da kendi başına "iş". aşk, sevgi adalet ve merhametinde engin denizler olduğunu görmek zor değil.vesselam.
tahaharunaslan
.
Yorumlar
Yorum Gönder