Geleceğini Arayan Ülke: Irak
.
02.05.2015
Amerika Birleşik Devletleri’nin 2003 yılındaki işgalinden
sonra siyasi ve toplumsal olarak parçalanan Irak’ı tekrar bir araya getirmek
kolay olmayacaktır. Bugün itibarıyla her parçanın kendi arasındaki bölünme ve
farklılığını bir tarafa bırakacak olursak Irak üç parçaya ayrılmış durumdadır.
Bir de buna, Irak’ı darmadağın eden IŞİD’i eklediğimizde Irak’ın geleceği
konusunda iyi şeyler söylemenin kolay olmadığı açıktır. Bu arada bölgesel ve
küresel güçlerin farklı politikalarının Irak’a etkisini de göz ardı etmemek
lazım.
Dışarıdan Irak’a bakıldığında, bütün gruplar dış desteği
arkasına alarak bir araya gelmiş, IŞİD’e karşı ortak mücadele veriyormış gibi
bir görüntü var. Fakat, biraz içeriden bakıldığında işin renginin çok
farklı olduğu görülmektedir. Her grubun ajandasının ve önceliklerinin farklı
olduğu kendini hemen belli etmektedir ve grupların farklı çıkar ve ajandaları
IŞİD ile mücadeleyi iyice zorlaştırmaktadır.
Ordu Yok, Şii Milisler Var
Millî bir ordu kurmada başarılı olamayan her ülkenin
yaşadığını Irak da yaşamaktadır. Bugün IŞİD’ekarşı yürütülen mücadelede
Irak ordusundan bahsedilse de araziye inildiğinde sözü edilen ordunun varlığı
görülmemektedir. Diyala ve Selahaddin vilayetlerinde yürütülen
operasyonları Haşti Şaabi diye adlandırılan İran destekli Şii
milisler yürütmektedir. Bölgesel Kürt Yönetimi ise IŞİD’e karşı uzun
bir sınırı korumak için peşmerge gücünden faydalanmaktadır. Her ne
kadar IŞİD, Tikrit gibi parmakla sayılacak birkaç kentten
uzaklaştırılmış olsa da esas olarak aylardır kontrolünde tuttuğu Irak’ın üçte
birini oluşturan Sünni bölgeler hâlâ örgütün elindedir.
IŞİD’in elindeki önemli kentlerin başında Irak’ın
ikinci büyük kenti Musul gelmektedir. IŞİD, Musul’u Haziran 2014’ten beri
kontrolünde tutmaktadır. Son günlerde Musul’u IŞİD’den almak için
operasyon başlatılacağı konuşulmaktadır ama söz konusu operasyonun nasıl
yapılacağı, hangi güçlerin operasyona ne ölçüde katılacağı netlik
kazanmamıştır.
İran destekli Haşti Şaabilerin başta Tikrit olmak
üzere bazı Sünni kentlerde IŞİD’e karşı operasyon çerçevesinde ortaya
koydukları mücadele yöntemi Irak’ta kafaları karıştırmış gözükmektedir. İran
destekli Haşti Şaabiler, IŞİD’e karşı mücadele altında
girdikleri Sünni kentlerde intikam duygusuyla hareket etmektedirler. Özellikle
stratejik öneme sahip kentleri yakıp yıktıkları görülmektedir. Öyle bir görüntü
ortaya çıkmıştır ki; İran desteğini de arkasına alan Haşti Şaabilerin Bağdat’ın
çevresi başta olmak üzere Diyala ve Selahaddin vilayetlerinden
Sünnileri tamamen atma süreci içinde oldukları anlaşılmaktadır. Bu nedenle Haşti Şaabilerin IŞİD’i zayıflatmaktan
daha çok IŞİD’e zemin hazırladıkları rahatlıkla söylenebilir.
Sünnilerin Çoğunun Desteği Şart
Yakın zamanda Musul’daki IŞİD varlığına yönelik bir
operasyonun başlayamayacağı anlaşılmaktadır. Kürtlerin ilk ve öncelikli amacı
kendi kafalarında tahayyül ettikleri coğrafyayı IŞİD’in saldırısından
korumaktır. Şiilerin ilk ve öncelikli hedefinin ise başta Bağdat olmak üzere
Şii bölgeleri korumak ve kendileri açısından stratejik öneme sahip yerleri
Sünnilerden temizlemek olduğu görülmektedir. Her ne kadar bazı Sünni gruplar
merkezî yönetimle hareket ediyor olsalar da genel olarak Sünnilerin
çoğunluğunun IŞİD karşıtı blokta yer almaları halen sağlanabilmiş değildir.
Başta Musul ve Anbar'danönemli Sünni aşiretlerin de içinde olduğu Sünni
çoğunluğun desteği alınmadığı sürece IŞİD’e karşı yürütülecek
herhangi bir operasyonun sonuç vermesi kolay olmayacaktır.
Öyle görünüyor ki merkezî hükümetin de mevcut politikalarla
Sünnileri yanına çekmesi yeterli gelmeyecektir. Bunda temel faktör Sünnilere
karşı Haşti Şaabilerin intikam görüntüsü veren davranışları ve
İran’ın Irak’ta değişik unsurlarıyla görülen ağır varlığıdır. Sünnilerin
öncülüğünde ve yoğunluğunda olmadan Musul’u IŞİD’den temizlemek için
yapılacak hiçbir girişimin sonuç vermesi beklenmemelidir. Aksine, Musul
kuvvetle muhtemel tam bir yıkım ve katliamla karşı karşıya kalabilir.
Haydar İbadi’nin başbakan olmasından sonra Nuri
Maliki politikalarından biraz uzaklaşma olmuş olsa da Irak’taki bütün grupların
henüz güveni kazanılabilmiş değildir. Ortak düşman/tehdit IŞİD’e karşı
birliktelik sergilense de Kürtlerle öteden beri var olan sorunların
çözülemediği hatta daha da karmaşık hâle geldiği söylenebilir. IŞİD tehdidi
ötelendikten sonra Bağdat-Erbil arasındaki söz konusu sorunların tekrar ortay
çıkacağını göz ardı etmemek gerekir. Başta Kerkük’ün statüsü olmak üzere
tartışmalı bölgelerin durumu, petrol ve bütçe anlaşmazlıkları hâlâ
çözülememiştir ve tarafların tavrına bakıldığında kolay kolay da çözülemeyeceği
görülmektedir.
Her ne kadar IŞİD’in Bağdat ve Erbil’e yürüyüşü
durdurulup bazı kentler geri alınmış olsa da Irak’ın tamamen IŞİD’den nasıl
temizleneceği konusunda tüm gruplar arasında tam bir mutabakatın olduğunusöylemek
zordur. Neredeyse bütün önemli gruplar düşman olarak birbirleri görmektedir ve
bu durum ortak hareket etmeyi zorlaştırmaktadır.
ABD, 2011 yılı sonu itibarıyla muharip güçlerini çekmiş olsa
da hâlâ Irak’ta ana belirleyici aktörlerin başında gelmektedir. ABD
öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon tarafından yürütülen hava operasyonların
çok etkili olduğu anlatılmaktadır. Hatta, hava operasyonları olmazsa
Kürtlerin ve Şiilerin IŞİD’e karşı başarısız olacağı arazide sıklıkla
dillendirilmektedir. Hava üstünlüğü sayesindeIŞİD’in bazı yerlerden
çıkarıldığı bilinmektedir. Buradan da rahatlıkla anlaşılacağı üzere hem IŞİD’ekarşı
operasyonda hem de Irak’ın geleceği konusunda ABD’nin dışarıda tutulacağı bir
planın sonuç vermesi beklenmemelidir. Her ne kadar Irak’ın bugün içinde
bulunduğu toplumsal ve siyasi parçalanmışlık ABD’nin Irak’ı işgalinin mirası
olsa da Iraklı grupların bir arada tutulmasında ABD’nin ana belirleyici
faktörlerden biri olduğu bilinmelidir.
İran'ın Varlığı Kaygı Verici
Irak’ın geleceği konusunda kaygı uyandıran unsurların
başında İran’ın Irak’ta artan varlığı gelmektedir. ABD’nin Irak’ı işgalinden
sonra İran’ın Irak’ta artmaya başlayan etkisi ABD’nin 2011 yılında Irak’tan
muharip güçlerini çekmesiyle daha da görünür olmuştur. IŞİD’in Musul’u
ele geçirmesi sonrasında yaşananlara bağlı olarak İran neredeyse başta Bağdat
olmak üzere Irak’ta ana belirleyici aktörlerden biri hâline gelmiştir. Maalesef
İran’ın Irak’taki söz konusu varlığını yapıcı yönde değil yıkıcı yönde
kullandığı görülmektedir. Bir anlamda İran kendi güvenliğini sağlama almak ve
"direniş ekseni"nigüçlendirmek için Irak’ın güvenliğini
tehlikeye atmaktadır. Özellikle Irak’ın büyük kesimi için İran korkulan bir güç
olarak görülmektedir.
Bölgesel Kürt Yönetimi bir taraftan IŞİD tehdidi ile
mücadele ederken diğer taraftan kendi bütünlüğünü sağlama ve güçlendirme çabası
içerisindedir. Her ne kadar Kürt gruplar, Bağdat ve IŞİD’e karşı
ortak bir tavır sergilese de kendi aralarında çok ciddi sorunların olduğu
görülmektedir. Bu durum Bölgesel Kürt Yönetimi'nin kırılganlığının devam
etmesine neden olmaktadır.
IŞİD konusunda tam bir mutabakatın olmayışı, her grubun
kendi ajandasının ve önceliklerinin olması, İran’ın Irak’ta istikrarı bozucu
etkin varlığı, Sünniler için adil ve kabul edilebilir bir çıkış stratejisinin
ortaya konulamayışı, kaynak paylaşımının bir türlü çözüme kavuşturulamaması,
ulusal bir ordunun işlevsel hâle getirilememesi ve ülkenin dış etkilere açık
hâlinin artarak devam etmesi Irak’ın geleceği konusunda kaygıları artırmaktadır. Maalesef,
yakın gelecekte istikrara kavuşmuş bir Irak görmeyi düşünmek en hafif ifadeyle
çok fazla iyimserlik olacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder