"kendi doğruları olmak"

.


modern zamanların ideolojileri doğrunun kaynağı kabul etmesini takiben post modern zamanlar kişiyi doğrunun kaynağı olarak görmeye başlamıştır denilebilir. ideolojilerin az da olsa kendini gösterdiği "biz" kavramı ve cemaat olma olgusu post modern anlayışta salt "ben" kavramına yerini terketmiş durumda. kişi hakikatle gerçekle "bilgi" bazında iletişimdeyken, toplumla şekli manada iletişimdeyken, manen bu bilginin "ben" tarafından tamamen keyfi içselleştirildiği, sosyal olarak manen ise tamamen bir getto haline geldiğini gözlemlemek zor değil. insanı içsel olarak yalnızlaştıran gettolaştıran bu iç alemin nasıl şekillendiği ise kişinin ahlaki tutumları sonucu ortaya çıkmakta..yani "sahte", "yalan", "çirkin" olsa bile kişi bu alemini iç dünyasında, bir sanatçının eserine aşırı düşkünlüğüne benzer bir şekilde "ben"imseyebiliyor. kişinin ahlaki tutumu "gerçeğe", "doğruya", "güzele" yönelikse ortaya çıkan eser öncekine göre daha makul, mütevazı sınırlar içinde, manen gettolaşmamış, ve çoğunlukla "ben" e değil bir referansa dayanıyor denilebilir. bu referans dini olabildiği gibi ideolojik de olabiliyor.

modern ve post moden zamanların aşırılıkta tavan yaptığını hem mezheplere, hem ideolojilere ve hem de post modern "ben" anlayışında açıkça görmek mümkün. oysa kişinin kanaatleri ahlaki tutumu onun hayatını yaşamını ister istemez etkiler. seçilmiş bir referansın terbiyesi içinde insanlar yorumlarıyla kanaatleriyle fikir çözüm ve önerileriyle hayatını idame ettirir. ama buradan çıkıp referanssızlığa aşırı keyfiyete yönelmek, hatta gerçeği bile "ben" in insafına bırakmak aşırılıkta hem dip hem zirve yapmak demek. bu haliyle durumun ne felsefi ne ontolojik ne psikolojik ne dini ne ideolojik bir konuşma ile hallolamayacağı açıktır. çünkü bu artık kişinin tamamen kişisel tercihleriyle alakalıdır. bunun yeri geldiğinde fikir, inanç ve iddia boyutları kendini gösterir..

mesele aslında bir iki yada topluluk olarak bu durumun görülmesi değil bunun bir yaygın bir hal alması durumudur. bunun dünyada hem maddi hem manevi olarak kaostan başka birşey getiremeyeceğini görmek zor değil. ortak bir referans bulunmaksızın "ben" "sen" kavgasının yeni bir dünya savaşına yol açmayacağını söylemek iyimserlik olur.
bu bireyler arası "sen" "ben" kavgasının son yıllarda ortak düşman karşısında sanalda olsa "biz" kavramının aldığını Türkiyede görmek mümkün. tek ortak noktalarının ortak düşman olduğu, daha önce belirttiğim gibi konuşmayla, felsefi tartışma ya da ideolojik argümanların tartışılmasıyla hallolamayacak bir "ben" ve görece "biz" anlayışı karşısında işin "entellektüel" yanı devre dışı kalmış durumda. referanssız "salt düşmanlık" karşısında yapılabilecek olan "teşhisler" ve "tedavileri" çok komplike. benim nacizane önerim düşmanlığın kaynağına inip sorgulamak. eğer düzeltilebilecek birşey varsa da bunu hem modern psikoloji hem akademik yollar kullanılarak bu düşmanlıkla mücadele etmek.




taha harun aslan











.

Yorumlar

Popüler Yayınlar